
Gök, Türkiye’de halkların ve inanç topluluklarının toplumsal barış, adalet ve demokratik çözüm taleplerinin her zamankinden daha güçlü şekilde yükseldiğini belirterek, hapishanelerde uygulanan baskı ve tecrit politikalarının bu umutlara darbe vurduğunu söyledi. Bu uygulamaların yalnızca mahpusları değil, toplumun sosyal ve moral yapısını da derinden zedelediğini ifade etti.
Hazırladıkları rapora değinen Gök, Diyarbakır, Elazığ, Erzincan ve Erzurum cezaevlerinde sistematik hak ihlallerinin sürdüğünü aktardı. Sağlık hakkının engellenmesi, keyfi infaz yakmaları, çıplak arama dayatmaları, kadın mahpuslara yönelik cinsiyetçi şiddet, Kürtçe yazışmaların yasaklanması, Abdullah Öcalan’a gönderilen mektuplara el konulması ve gözlem kurullarında siyasi kimliği reddettirmeye yönelik sorgulamalar bu ihlaller arasında sıralandı.
Demokratikleşme ve kalıcı barış için geçmişle yüzleşmenin şart olduğuna dikkat çeken Gök, “Hapishaneler birer sessizleştirme mekânına dönüştürülerek, aslında tüm topluma itaat dayatılmaktadır” dedi.

Açıklamada şu talepler sıralandı:
-
Abdullah Öcalan üzerindeki tecritin koşulsuz kaldırılması,
-
Cezaevlerinde işkence, kötü muamele ve tecrit uygulamalarına son verilmesi,
-
Keyfi infaz yakma ve ideolojik sorgulamaların kaldırılması,
-
Anadillerde iletişim ve ifade özgürlüğünün güvence altına alınması,
-
Mahpuslara yönelik cinsiyetçi ve ayrımcı uygulamaların sonlandırılması,
-
Ağır hasta mahpusların serbest bırakılması ve sağlık hakkının güvence altına alınması.
Son olarak, toplumsal barış ve demokrasinin, halkların eşitliğini tanıyan ve adaleti güvence altına alan bir hukuk sistemi ile mümkün olacağı vurgulandı. Açıklamada, “Hiçbir baskı, şiddet ve inkâr politikası bu haklı talebi bastıramayacaktır” denildi.
